Günümüz dünya siyaseti, güç dengelerinin sürekli değiştiği bir arena haline gelmiştir. Özellikle Orta Doğu, tarih boyunca stratejik önemi ve karmaşık dinamikleri ile dikkat çekmiştir. Bu kapsamda, İsrail'in bölgesel güç olma hedefleri, hem yerel hem de uluslararası düzeyde çeşitli tartışmaları beraberinde getirmektedir. Foreing Policy dergisi de son makalelerinde bu konuyu derinlemesine inceleyerek, İsrail'in iddialardaki gerçekliğini sorgulayan çarpıcı tespitlerde bulunmaktadır. Peki, İsrail gerçekten bir bölgesel güç olma kapasitesine sahip mi? İşte bu yazıda, Foreing Policy’nin analizleri üzerinden bu kritik sorunun yanıtlarını arayacağız.
Foreing Policy dergisi, İsrail’in bölgesel güç olma iddialarını ele alırken, öncelikle tarihsel bağlamda bu ülkenin geçmişini incelemektedir. İsrail, kuruluşundan itibaren askeri gücünü ve teknolojik gelişimini artırarak bölgedeki hâkimiyetini pekiştirmeye çalışmıştır. Ancak, krizde olan bir bölgeye bakıldığında, sadece askeri güçle değil aynı zamanda politik ve diplomatik manevralarla da varlık göstermek gerektiği gerçeği ön plana çıkmaktadır. Bu noktada Foreing Policy, İsrail’in stratejik açıdan geçmişte bazı başarılar elde ettiğini fakat günümüzdeki karmaşık ilişkilere ve bölgesel dinamiklere bağlı olarak bu gücünü sürdüremediğini vurgulamaktadır.
Makale, İsrail'in karşı karşıya olduğu bir diğer önemli zorluğun da içsel meseleler olduğunu ortaya koymaktadır. Ülke içinde yaşanan sosyo-ekonomik sorunlar, etnik ve dini gruplar arasındaki gerginlikler, ulusun barış ve güvenlik arayışını olumsuz etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. İsrail’in bölgesel bir aktör olabilmesi için öncelikle kendi içine dönük bu sorunları aşması gerekiyor. Ancak bu durum, ülkedeki siyasi istikrarsızlık ve toplumsal bölünmeler nedeniyle oldukça zorlayıcıdır.
Israil’in komşuları ile ilişkileri de bölgesel güç olma hedefini tehdit eden bir diğer unsur olarak öne çıkmaktadır. Orta Doğu’da Mısır, Ürdün, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerle olan siyasi ve askeri ilişkilerin giderek karmaşıklaştığı bir dönemde, İsrail’in bölgedeki etkisi sorgulanmaktadır. Komşu ülkelerle olan tarihi çekişmeler, özellikle Filistin sorunu gibi müzakereleri zora sokan meseleler, İsrail’in uluslararası arenadaki legitimitelerini zayıflatmaktadır. Bu durum, hem diplomatik ilişkileri hem de ekonomik iş birliklerini olumsuz etkileyerek İsrail’in bölgedeki etkinliğini minimum seviyeye indiriyor.
Öte yandan, Foreing Policy’ye göre, İsrail’in ABD ile olan özel ilişkisi ise bir başka karmaşık dinamik yaratmaktadır. ABD desteği ile bölgede çeşitli askeri ve siyasi hamleler gerçekleştiren İsrail, bu ilişkiyi kullanarak bölgesel bir aktör olabileceğini savunsa da, bu durumun sürdürülebilirliği ciddi bir tartışma konusudur. Amerika’nın Orta Doğu politikalarında yaşanan değişiklikler, İsrail’in iktidarını sorgulatan unsurlar arasında yer alıyor. Ayrıca, ABD’nin bölgedeki etkisini azaltmaya yönelik girişimlerde bulunması, İsrail’in uzun vadeli hedeflerine tehdit oluşturmaktadır.
Sonuç olarak, Foreing Policy’nin analizleri, İsrail’in mevcut şartlarda bölgesel bir güç olma iddialarının sorgulanması gerektiğini göstermektedir. Askeri üstünlüğüne rağmen, içsel sorunları ve komşu ülkelerle olan zayıf ilişkileri, bu hedeflerin kâğıt üzerinde kalmasına neden olmaktadır. Gelecek dönemde, bu sorunların nasıl çözüleceği ve İsrail’in stratejilerinin ne yönde evrileceği, sadece Orta Doğu değil, tüm dünya için belirleyici bir rol oynamaya devam edecektir.