Geleneksel zanaatlerin modern dünya karşısında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir dönemde, 75 yaşındaki Durmuş Dede gibi ustalar, geçmişin mirasını yaşatmaya devam ediyor. Kendisi, tam anlamıyla bir zanaat dede olarak, işiyle olan derin bağı ve 60 yılı aşkın meslek hayatı ile zanaatın modernize olan dünyasında ayakta kalan ender isimlerden biri. Bu haberimiz, Durmuş Dede'nin unutulmaz hikayesini ve zanaatinin inceliklerini gözler önüne seriyor.
Durmuş Dede, küçük yaşlardan itibaren el sanatlarına ilgi duymaya başlamış. Ailesinde bu işle ilgilenen birinin olmaması, onun için bu tutkuyu daha da özgün ve değerli kılmış. İlk ustayı, çocukluk dönemlerinde gördüğü bir zanaatkar olmuş. Onun maharetini, sabrını ve emeğini görerek büyümüş; hayalindeki ustayı gerçek kılmış. “Kendi ellerimle yaptığım her iş, bana bir şeyler katıyor” diyen Durmuş Dede, işlerindeki detaylara verdiği önemi her fırsatta vurguluyor.
İlerleyen yıllarda kendi işini kurarak, köyünde adını duyurmayı başaran Durmuş Dede, sadece bir zanaatkar değil, aynı zamanda bir öğretici ve topluluk içinde bir lider olmuştur. Genç zanaatkar adaylarına bilgi ve tecrübelerini aktaran Durmuş Dede, mesleğinin inceliklerini gelecek nesillere taşımak için çabalarını sürdürüyor. “Bu zanaat, sadece bir iş değil; bir yaşam biçimi. İnsanların kalbine dokunabilen bir sanat” diyor. Kendi atölyesinde gençlere dersler vermekte ve onları bu işin güzellikleri ile tanıştırmakta kararlıdır.
Durmuş Dede, yaptığı işin sadece fiziksel bir zanaat olmadığını, aynı zamanda bir kültür aktarımı olduğunu savunuyor. Zamanla değişen dünya koşullarının, geleneksel sanatları yeterince desteklemediğine inanan Dede, bu durumu aşmak için neler yapılması gerektiğine dair düşünceler paylaşıyor. “Kültürümüzü yaşatmak, sadece kendi mücadelemiz değil, herkesin görevi olmalıdır” diyor. Bu nedenle, toplumsal bilinç oluşturma çabalarını büyük bir titizlikle sürdürüyor.
Son yıllarda, Durmuş Dede’nin zanaati daha geniş bir kitleye ulaşmaya başlamış. Yerel festivallerde ve sanat etkinliklerinde el yapımı ürünleri ile yer alarak, daha fazla insanla buluşma fırsatı yakalamış. Bu sayede, hem kendi zanaatinde hem de koronayı kaybetmiş meslektaşları ile birlikte zanaatın ne denli önemli olduğuna dair farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Durmuş Dede’nin kendine özgü teknikleri, sadece işin estetiğini değil, arkasındaki hikayeyi de öne çıkarıyor. Her malzeme ile yatıştırdığı ilişki, onun ustalığının kaynağını oluşturuyor. “Her ağaç bir cana sahiptir. Ben o cana hayat veriyorum” diyor. Bu bakış açısı, hem yapmış olduğu eserlerin derinliğini ve kalitesini artırıyor hem de onun zanaatına olan saygıyı pekiştiriyor.
İleriye dönük planlarından en önemlisi, kendi deneyimlerini kitaplaştırarak geniş kitlelere ulaştırmak. Böylece, zanaatin kalitesini ve değerini artırmayı, genç nesillere de ilham vermeyi amaçlıyor. Dede, “Biliyorsunuz ki, bir insanın başına gelebilecek en kötü şey unutturulmak. Unutulmak, zanaatim için en büyük kayıptır” diyor. Böylelikle hem kendisini hem de mesleğinin geleceğini güvence altına almak için çaba sarf ediyor.
Durmuş Dede, zamana meydan okuyan bir zanaat ustası olarak, sadece kendi hayatında değil, çevresindeki birçok insana ilham veriyor. Bilgisi, sevgi dolu yaklaşımı ve ustalığı, onun sadece bir zanaatkar değil, aynı zamanda bir topluluk lideri olmasını sağlıyor. 75 yaşında, kendi zanaatini yaşatmanın yanı sıra, geleceğin ustalarına da bir örnek teşkil eden Durmuş Dede, geleneksel sanatların geleceği için bir umut ışığı olmaya devam ediyor.
Durmuş Dede gibi ustaların varlığı, geleneksel sanatlardaki türleri ve çeşitliliği sürdürmek adına son derece önemli. Bunların yalnızca bir zanaat değil, kişisel bir ifade biçimi olduğunu unutmamak gerek. Dede'nin hikayesi, diğer pek çok zanaatkar için de bir yol gösterici olabilir. Onun azmi, sevgisi ve ustalığı, bu sanatların birer kültürel miras olarak yaşamasına katkı sağlıyor. Gelecekte de yeni ustaların yetişmesi ve geleneklerin devam etmesi adına, Durmuş Dede’nin örneğine ihtiyaç duyulacak. “Ben ölene kadar bu işi yapmaya devam edeceğim. Bu benim hayattaki en büyük tutkum” diyerek, yıllarca süren emeklerini taçlandırıyor.